Mail Adresimiz: nilgun@buonun.com.
 

Farklı Sanat Disiplinleri

ŞİİR 

Bir şiirde işlenen birçok öge; benzetme; metafor; simge bulunur.

Bazı şairler ders ve öğüt verme şeklinde yazarlarken; 

Bazıları yüreğimize öyle bir işler ki; söylemek istediklerimizi bize bir güzel söyler.


Hele bazı şairler var ki bizi onların şiirleri mest eder.

Onunla deniz olur, yelken olur, kürek olur, balık olur ve dahi özgür oluruz.

Bunlardan biri de Orhan Veli Kanık'tır.

Orhan Veli'nin okurlarından beklediği; onların inandığı müddetçe umudun var olduğu

ve kendi özgürlüklerini, kendilerinin almaları gerektiğidir.


İşte Orhan Veli'nin o çok sevilen şiiri Hürriyete Doğru'yu sizlerle burada paylaşmamın sebebi budur.

İyi okumalar, Özgür ve Sevgiyle Kalın...


HÜRRİYETE DOĞRU

Gün doğmadan,
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
İçinde bir iş görmenin saadeti,
Gideceksin;


Gideceksin ırıpların çalkantısında.
Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı;
Sevineceksin.


Ağları silkeledikçe
Deniz gelecek eline pul pul;
Ruhları sustuğu vakit martıların,
Kayalıklardaki mezarlarında,
Birden,
Bir kıyamettir kopacak ufuklarda.
Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin;
Bayramlar seyranlar mı dersin, şenlikler cümbüşler mi?
Gelin alayları, teller, duvaklar, donanmalar mı?


Heeeey!


Ne duruyorsun be, at kendini denize;
Geride bekliyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere. 

Orhan Veli






Tiyatro; İnsanın bin bir düğümünü, insana, insanla anlatma sanatıdır.

“Her Mahalleye bir Tiyatro” sloganıyla Kadıköy Belediyesinin organize ettiği ve Komşum

Tiyatro Platformunun katkılarıyla AltKat Sanat Tiyatrosunda eğitimini aldığımız proje

kapsamında, Tiyatro’nun mutfağına girerek neler öğrendiğimi ve bana ne kazandırdığını

anlatmak istiyorum.

Tiyatro sanatının inceliklerini bu proje kapsamında öğrendik, toplu ve tekli çalışmalarımızda

edindiğimiz sorumlulukla “ben” değil, “biz” kavramı ile bütüne hizmet eden tek vücut

olabilmeyi öğrendik. Okumalarımızla kendimizi zenginleştirmek için çaba sarf ederken, pratik

çalışmalarımızla da doğru dinleme, kişisel farkındalık, ritm duyguları, hayal gücü gibi birey

olabilme kavramlarının altını çizdiğimiz dönemin tüm katımcılara pozitif değer kattığına

inanıyorum.

Projeye katılanların ortak noktası, tiyatroya olan büyük ilgimizdi. Amacımız, tiyatro oyunun

hikayesini, metin karakterlerinin oyuna hazırlanışını, oyunun sahneye çıkana kadar hangi

evrelerden geçtiğini kısacası tiyatro sanatının inceliklerini yakından tanıyabilmekti.

4 ay haftada 2 gün toplamda 96 saat eğitim gördük.

İlk olarak Tiyatro’nun doğuşunun, Antik çağda bağ bozumunda, Dyonisos şenlikleri ile

olduğunu öğrendik.

Sonra Geleneksel Tiyatronun alfabesi olan, zamanda, mekanda, aksiyonda birlik yani

Aristoteles’in üç birlik kuramını yazarak tiyatronun ilk basamağını oluşturduğunu öğrendik.

Tragedya’nın aslında “keçi ezgisi” olduğunu, ancak oyun karakterlerinin soylular, krallar,

aristokratların hayatını anlattığını öğrendik.

Anadolu’nun verimli topraklarındaki tiyatronun izlerini araştırdık. Bu derslerde Köy Seyirlik

oyunları işledik. Gölge oyununda Hacivat – Karagöz karakterlerinin; Orta Oyununda Pişekar

– Kavuklu karakterlerinin neyi temsil ettiğini öğrendik.

Sonra eğitmenlerimizden Dramaturji çalışmasını öğrendik.

Dramaturji; oyunun yazarı, yapıt, tür gibi özellikler hakkında ön çalışmadır.

Yazarın yaşadığı dönem, çağdaşları, yaşamı, yapıtları, sanat anlayışı, dönemin özellikleri,

oyunun özü olan tema ve kişilerin tahlili gibi unsurları önceden araştırmamızı sağlar. Böylece

oyuna gitmeden önce izleyeceklerimiz ile ilgili hazırlıklarımız tamamlanır.

Dramaturjinin nasıl yapıldığını öğrenerek bir oyuna gittiğimizde oyuna hazır halde izlemenin,

bizlerin objektif yaklaşım gibi olumlu ve yapıcı değerlendirme gözünü açtığına şahit olduk.

Sonra birden karşımıza o ana kadar gördüğümüz Geleneksel Tiyatronun kurallarını yıkan

Absürt Tiyatro akımı çıktı. Bu kuram bütün kalıplara ve alışılmış düzene karşı çıkıyordu.

Sonra Tiyatronun gelişmesine katkıda bulunan akımları işlemeye devam ettik.

Moskova Sanat Tiyatrosu kurucusu Stanislavski’nin ilk defa “psikolojik-gerçeklik” kavramını

ortaya atarak pek çok oyuncuyu bu teknikle yetiştirdiğini öğrendik.

Bir yandan Tiyatroya yön veren akımları çalışırken bir yandan da proje kapsamındaki

oyunlara rezervasyon yaptırarak öğrendiğimiz yeni kavramlarla daha bilinçli izlemeyi

sürdürüyorduk. Artık aramızda eğitimden önce ve eğitimden sonra diye bir terminoloji

kullanmaya başlamıştık.


Stanislavski’den sonra gelen akım Grotowski’nin fiziksel eylemler yöntemi idi. Yani bedenin

içinden gelen itki ile açığa çıkarılan eylemler yöntemini öğrendik.

Meyerhold’un büyük boyutta geriden başlayan abartılmış hareketlerle sahnede ilk defa beden

kullanımını esas alan biyomekanik oyunculuk yöntemini uygulamaya başladığını ve bu

yöntemin pantomimi besleyen bir yöntem olduğunu öğrendik.

Brecht’in izleyiciyi düşünsel olarak aktif bir biçimde oyunun içine katarak, ona kadar

izleyicinin edilgen ama ondan sonra etken bir hale nasıl getirildiğini öğrendik.

Augusto Boal’in toplumsal konuları ele alan ve izleyeni de içine katarak ortak çözümler

ürettiği Forum Tiyatro ve Gazete Tiyatrosu kavramlarını öğrendik.

Boal’in Gazete Tiyatrosu kavramından yola çıkarak günlük gazete haberlerini derleyerek bir

çalışma yaptık ve provalar sonrası hep birlikte AltKat Sanat Tiyatrosunda oynadık.

Bu özel dönemin bana çok şey kattığına inanıyorum.

Eğitmenlerim AltKat Sanat Tiyatrosunun kurucuları Müge Saut Süs ve Nevzat Süs’e ayrıca

projeyi gerçekleştirmedeki katkılarından dolayı başta Kadıköy Belediyesi Kültür Sanat

Birimine ve Kadıköy Tiyatrolar Platformu’na sonsuz teşekkürler.


Write Comment